İçeriğe geç

Mukuf olmak ne demek ?

Mukuf Olmak Ne Demek? Güç, Sessizlik ve Direnişin Arasında Bir Siyasal Durum

Bir siyaset bilimci için en sıradan görünen kelimeler bile, toplumun güç ilişkilerini anlamanın anahtarları olabilir. Mukuf olmak da bu kelimelerden biridir. Arapça kökenli bu kavram, “durmak”, “beklemek”, “sessiz kalmak” ya da “tarafsız davranmak” anlamlarını taşır. Ancak siyaset bilimi açısından mukuf olmak, yalnızca edilgen bir durumu değil; aynı zamanda bir iktidar stratejisini, bir vatandaşlık pozisyonunu ve bir ideolojik tavrı da temsil eder.

Peki, mukuf olmak ne demek? Sessizlik bir zayıflık mıdır, yoksa bir direniş biçimi mi? Bu yazı, bu sorunun etrafında dolaşarak güç, kurumlar, ideoloji ve vatandaşlık ekseninde “mukufiyet” kavramını siyasal bir mercekten inceleyecek.

İktidar Perspektifinden Mukufiyet: Sessizliğin Stratejisi

Siyaset bilimi açısından iktidar yalnızca yönetmek değil, aynı zamanda sessizliği yönetmektir. Mukuf olmak bu anlamda, iktidarın ya da bireyin belirli bir durumda konuşmamayı, eylemsiz kalmayı tercih etmesidir. Bu tercih kimi zaman korkudan, kimi zaman stratejiden, kimi zaman da bilinçli bir güç oyunundan doğar.

Michel Foucault’nun ifadesiyle, “sessizlik de bir söylemdir.” Yani konuşmamak, konuşulan dünyada bir pozisyon almak anlamına gelir. Mukuf olan birey, görünürde edilgen olsa da, aslında kendi sınırlarını çizen, iktidarın temposuna katılmayı reddeden bir aktördür.

Burada şu soruyu sormak gerekir: Gerçek güç, bağırmakta mı, yoksa sessiz kalabilmekte mi gizlidir?

Tıpkı bazı devletlerin kriz anlarında temkinli diplomasiyle “bekleme siyaseti” yürütmesi gibi, birey de bazen kendi mikro iktidar alanında mukuf olmayı seçer. Bu durum, stratejik bir sabır biçimi olabilir — “sessiz güç”ün politikası.

Kurumlar ve Mukufiyet: Beklemenin Kurumsal Dili

Toplumsal kurumlar, çoğu zaman “hareket” üzerinden değil, “bekleyiş” üzerinden işler. Bürokrasi, hukuk, eğitim veya medya — her biri bir tür kurumsal mukufiyet alanıdır. Kararların ertelenmesi, süreçlerin yavaşlatılması ya da reformların gecikmesi; bunların hepsi kurumsal mukufiyetin örnekleridir.

Devletin mukufiyeti çoğu zaman “istikrar” söylemiyle meşrulaştırılır. Ancak bu bekleyiş, bazen değişimi engelleyen bir statüko aracına dönüşür. Bu noktada kurumların mukufiyeti, vatandaşın enerjisini soğuran bir bürokratik labirente dönüşebilir.

Bu durumda siyasal analiz şu soruyu gündeme getirir: Bir toplumun kurumsal sessizliği, gerçekten huzurun işareti midir, yoksa değişim korkusunun sessiz çığlığı mı?

İdeoloji ve Mukuf Olmak: Düşünsel Uyuşukluk mu, Bilinçli Tarafsızlık mı?

İdeoloji bireylerin dünyayı nasıl algıladığını belirleyen görünmez bir katmandır. Mukuf olmak, ideolojik anlamda bir “arayış durumu” da olabilir. Yani birey, kesin bir kutba bağlanmak yerine, düşünsel bir mesafede kalmayı seçer. Bu, bazen bir savunma refleksi, bazen de eleştirel bilincin göstergesidir.

Mukufiyet burada pasiflik değil; ideolojik özerkliktir. Çünkü düşünmeden taraf olmak kolaydır; ama düşünerek beklemek, sabır ve farkındalık gerektirir.

Bu durumda mukuf olmak, siyasal manipülasyona karşı bilinçli bir direniş biçimi olabilir. Kitleler bağırırken, manipülasyonun farkında olan birey sessiz kalır; çünkü sessizlik bazen, oyunun dışına çıkmanın tek yoludur.

Vatandaşlık ve Cinsiyet Perspektifinden Mukufiyet

Toplumda mukuf olmanın cinsiyet boyutu da dikkate değerdir. Erkeklerin siyasal eylemliliği genellikle stratejik, güç merkezli ve rekabetçi bir biçimde tanımlanır. Onlar için “beklemek” çoğu zaman bir stratejidir; zamanı geldiğinde hamle yapma hazırlığıdır. Kadınların siyasal katılımı ise tarihsel olarak dışlanmış bir alan içinde geliştiğinden, onların mukufiyeti çoğu zaman “dayanıklılık”, “toplumsal sabır” ve “kolektif direniş” biçiminde tezahür eder.

Feminist siyaset teorisi bu noktada sessizliği bir teslimiyet değil, bir örgütlenme biçimi olarak görür. Kadınların bekleyişi, bazen devrimden daha güçlü bir değişim potansiyelini içinde taşır.

Bu nedenle mukuf olmak, sadece bireysel bir durum değil; toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden tanımlandığı bir politik alandır.

Sonuç: Mukufiyetin Siyaseti

Mukuf olmak, yüzeyde sessizlik, derinde stratejidir. Bazen bir direniş biçimi, bazen bir diplomatik hamle, bazen de bir kendini koruma refleksidir.

Toplumsal yaşamda mukufiyet, bir suskunluk hali değil; farkındalıkla seçilen bir duruştur.

Belki de asıl soru şudur: “Mukuf olan kim? Sessizliğini kim için koruyor?”

Bu sorunun cevabı, bireyin kendi politik bilincinde gizlidir. Çünkü bazen en güçlü devrim, konuşmakla değil, konuşmamayı seçmekle başlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

elimar.com.tr Sitemap
bets10